:+90 544 378 0343 gunduzgeceistanbulturlari@gmail.com
:+90 544 378 0343 gunduzgeceistanbulturlari@gmail.com

 “Bastille Fransa için, Londra Kulesi İngiltere için neyse, Yedikule de Türkler için odur” Edmondo de Amicis, 

Yedikule İstanbulun çevreleyen surların en önemli iki zindanından ilkidir. Adına türküler yakılan, şarkılar söylenen ve filmler çekilen zindan günümüzde İstanbulun en büyük açık hava müzesidir.  71 sur kapısının en önemli kapılarından Altın kapı ve etrafına eklenen kuleler ve zindanlar bugünde tarihi yolculuklarına devam ediyor. 

 

Kalenin bir parçası haline gelen Altın Kapı ( Porta Aurea )  Bizans İmparatoru I. Theodosius tarafında eski şehir surlarından uzakta bir zafer takı olarak inşa edilir. Zafer kazanan imparatorların, mahiyetinde bulunan kişilerin ve misafirlerinin giriş yaptığı bir kapıdır. II. Theodosius ikinci kent surlarını inşa ederken 4 gözetim kulesini Altın kapıyla birleştirerek surların bir parçası haline geliyor.

 

800 yıldan fazla bir sürede birçok zafer sahibine ve mahiyetindekilere kapılarını aralamış, şenlikleri görkemiyle taçlandırmıştır. 1204’ te 4. Haçlı seferinde Latinlerin işgali sırasında birçok yapı gibi Porta Aureanın altın kaplamaları, kemerleri, kuşakları ve zafer takının altın heykelleri yağmalanarak İtalyaya götürülmüştür.

 

Bizans Dönemine ait altın kapı rekonstrüksiyonları http://www.byzantium1200.com/p-aura.html

OSMANLI DÖNEMİ

Fatih Sultan Mehmed & Sultan 3. Murad Görsel https://www.tarihistan.org

İstanbulun fethinden sonra 3 kule daha eklenerek yedi kuleli bir hisar halini getirildi. Bu aynı zamanda Osmanlının İstanbulda erken dönemde yaptığı üçüncü büyük anıtsal askeri yapı olarak da kayıtlarda yerini aldı. Fatih Sultan Mehmet zamanından Sultan 3. Murat zamanına kadar genel bir bölümü imparatorluk hazinesinin muhafazası için kullanılmıştır.Sultan 3. Murat zamanında tamamen zindana dönüştürülür ve 1830 lara kadar zindan olarak kullanılır. Bir dönem Arslanhane ve Kız sanat mektebi olarak kullanılan yapı 1895 yılında müzeye dönüştürülür.

YEDİKULE HİSAR MÜZESİ

Müze kapısından girdikten hemen sonra karşımda Altın kapıyı ( Porta Aurea ) görüyorum. Kapıya doğru yürüyor ve panoramik bir dönüş yapıp etrafa bakıyorum. Beşgen mimarili yapılı olduğunu fark edince Amerikadaki pentagon binasına hatırladım. İkisinin de savunma amaçlı inşa edilmiş olmasının tarihin güzel bir tesadüfü yada örneklemesi olduğunu düşündüm. 

Fotoğraf Yedikule Hisar Müzesinden https://www.yedikulehisari.com

 

Sonra önümdeki Fatih mescidinden kalan minareyi ve diğer kalıntılarına bakıyorum. Neredeyse hisarın ortasında yer alıyor. Hemen yanında da 1600 yıldır oldukları yerde sıra sıra dizilip altın kapıya uzanan mese yolunun kalıntılarını görüyorum.

Mese Yolu,

Nice zaferleri sırtlanmış mesenin geride kalan bu kısa yolunu yürüyerek altın kapıya varıyorum. İçi tonozlarla doldurulan kapının kemerindeki mermere iliştirilen ve yağma esnasında sökülen kapı kuşakların izlerini hala görebiliyorum. İki küçük altın kapı mazgallarından bakarken mese yolunun via egnetia yoluyla buluşmasını ve Romaya kadar uzanan 1120 km ilk yolu hayal ediyorum. Bizans İmparatorluğu’na misafir olarak gelen kralları ve yabancı sarayların mensuplarını ihtişamlı bir şekilde karşılandığı Altın kapının bakıyorum. Kimler geldi kimler geçti hayatımdan şarkısının dinlenmesi gereken yerlerden birinin burası olması gerektiğini düşündüm. Bunu fazlasıyla hak eden bir yer…

Altın Kapının Günümüzdeki Görüntüsü
Via Egnatia
M.Ö 2. yüzyılda Romalılar tarafında inşa edilmiştir. Türkiyeden Arnavutluğun Adriyatik kıyılarına kadar uzanan 1120 km yoldur.                    

Altın kapının hemen solunda yedi düvelden beter, kanlı kuyunun olduğu zından kapısını görüyorum. Bizans zamanında inşa edilen mermer kulenin diğer adıda genç Osman kulesidir. Kapıdan içeri giriyorum. Bir an girişi olup çıkışı olmayan bir kapıdan girdiğini fark etmek ne ürkütücü. Nemli, isli ve çizili duvarlar boyunca yürürken sinen çığlıklıkları pencerelerden öteye geçmeyen yalnızlıkları yaşandığı bir yerdeyim. 

Genç Osman Kulesi Girişi

Kanlı kuyunun ve hücrelerin olduğu bölümdeyim.  Kuyu bir insan bedeninin sığabileceği genişlikte dar ve uzun. Yılan ve çıyanların doldurup mahkumların işkence gördüğü yerdi burası. Kuyunun marmara denizine kadar nasıl uzandığı hayal etmeyi bir kenara bırakıyor ve etrafıma bakıyorum. Sayısız işkence ve ölümlerin gerçekleştiği ölüm kuyusundan bakışlarımı çekip tahta iskeleden inşa edilmiş hücrelere bakıyorum. Hücreler genişiliği ortalama bir insan boyunda ve genişliğinde. Karanlıkta çok belli olmasada duvarda mahkumların kendi zamanlarından bıraktığı bazı işaretler var. Adları, mensup olduğu gruplar yada sadece kendilerinin ne alama geldiğini düşündüğüm işaretler olduğunu düşündüm.

Bir insanın tüm sıcaklığını kesip gerim gerim duygularla ören bu yeri geride bırakıp, 2 kat yukarıya çıkıyorum. Sultan Genç Osmanı, Girit Fatihi Deli Hüseyin Paşayı, Sarayın baş mimarı Kasım Ağayı, Halıcızade Mehmet Paşa ve diğer sayısızca mahkumu burada hayal ediyorum. İnsan tatsız olayların gerçekleştiği mekanlara gelince tarihin soğuk ve derin sessizliği, acımasızlığıyla karşı karşıya geliyor. 

Kara kara duvarları, alçak kemerleri geçiyor ve dar merdivenlerden inerek dışarıya çıkıyorum. Avluda biraz gezinip restorasyon öncesi ve sonrası kısımlara bakınıyorum. Sonra zindan kulesini ziyaret ediyorum. Burası genellikle yabancı mahkumların tutulduğu zindan olarak kullanılmıştır. Duvardaki yabancı yazıların çokluğundan dolayı buraya kitabeler kulesi de denir.  Venedik asilzadesi Stephanus Alberti, Fransız Konsolosu Jean de la Haye, Rus elçileri Kont Tolstoy ve Aleksi burada eceliyle ölen nadir tutuklulardan Eflak Prensi Constantin Brancoveanu, Yedikule zindanlarının son tutuklusu Fransız elçisi Ruffini ( 1798’de ) burada tutulmuş olmalı.

Zindan/Kitabeler Kulesi Giriş ve Kuyu Alanı

Senelerce sürecek olan restorasyon 2020 temmuz ayından itibaren devam ediyor. Şu anda sadece 2 kule ziyarete açık ve bu iki kulenin ziyaret Fatih belediyesinin hisarda görevlendirdiği rehber tarafında yapılıyor. Restorasyondan sonra çok önemli  ziyaret rotalarından biri olacağına inanıyorum. Yakınında şehir surlarının savunmada geçilmez olmasına katkıda bulunmuş şu anda toprak dolu bahçe hendeklerini, zamana direnen kapılarını, Mimar sinanın camilerinden Hadım İbrahim Paşa Camisi, Balıklı Rum Kilisesi ve daha birçok tarihi-kültürel değeri ziyaret edebileceğiniz bir bölge. 

Cevap Yazın

×